Burayı ilk açtığımda "Dijital bir günlüğüm oldu. Yaşasın!" demiştim kendi kendime. Tam da öyle oldu. Kimselere, sık sık kullandığım diğer sosyal paylaşım sitelerine paylaşamadıklarımı paylaştım burada. Belki de çok ama çok az kişi okuyor buraya yazdıklarımı. Olsun böylesi çoook daha iyi. Sonuçta ben blogumu ilk açtığımdaki düşüncem buydu. Yazarken rahatlamam, mutlu olduğumda, üzgün olduğumda, huzurlu olduğumda... Hiçbir zaman ticari amaçlı, ya da takipçi toplayıp anlamsız bir popülarite yarışının içinde olmadım. Burası benim kendimi motive ettiğim, çok az sayıda (özel) insanların gördüğü, yer yer Yıldız'ın iç dünyasından bahsettim, çoğunlukla güzellikleri paylaştığım, yazdığımda iyi hissedip mutlu olduğum bir yer. Burası benim sanal günlüğüm.
Kendimden bahsetmeyi çok sevmem ama konuyla alakalı olduğu için yazıyorum; ben 1990 Ankara doğumlu, üniversite tanıştığı 6 yıllık flört ettiği sevdiceğiyle yaklaşık 2,5 senelik evli olan, beyaz aşığı, kitap, kahve ve çiçeklerle nefes alan, hayat kumbarasında güzel anı ve güzel kalpli insan biriktirmeyi amaç edinmiş, 17 görünümlü 25 yaşında bir kızcağızım. Lise ve üniversitemi "Grafik Tasarımı ve Fotoğrafçılık" eğitimi alarak tamamladım çok şükür. Ama küçük yaşlardan bu yana yazar olabilmeyi umut eden bir kız çocuğu yaşatıyorum içimde. 1 sene öncesine kadar da bir ajansta grafiker olarak çalışıyordum. Sonra kalbimin sesini dinledim ve mutlu olduğum şeyi yapmaya karar verdim. Grafikerliği bıraktım! Hem de kesin olarak... Yaklaşık 2005'den bu yana hayatımda olan grafik tasarımı bırakmamda elbette yazı aşkı yatıyordu. Okumayı ve yazmayı iyice öğrendikten sonra sürekli hikayeler yazan (bu yüzden eve bir sürü hikayeyle doldurulmuş defter yığan) ve deli gibi kitap okuyan bir kız düşünün. İşte o benim !
Yazdıklarımı kimseye okutma cesaretinde bulunamamıştım uzun bir süre. Çünkü kendime göre çok eksiklerim vardı ve okuduğum kitaplarla kıyaslıyor kendimi eleştiriyordum. Bundan yaklaşık 4 yıl önce bir pazar sabahı babam laptopumu film izlemek için açmış ve oradaki o word dosyası ilgisini çekmiş. Tabi bu sırada ben güzel bir uyku çekiyordum. Ben bunları daha sonra kendisinden öğrendim. Velev ki açmış okumuş benim yazdığım bir romanı. Tamamen kurgu üzerine dayalı hayal gücümün tavan yaptığı şeker tadında bir roman kendileri. kahvaltıda merakla sordu babam.
"Yıldız laptoptaki şeyi sen mi yazdın?"
Ne diyeceğimi bilemez halde baktım suratına.
"Evet."dedim.
"Gerçekten sen mi yazdın?"dedi emin olmak istercesine. Ama yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Tam da bu anda kalbim ince bir hüzünle kaplandı. Çünkü aklıma lise yıllarında yaşadığım bir olay gelmişti. Lisede ders aralarında arkadaşlarım aşağıya iner kaynatırlardı. Bende açar defterimi hikaye-roman yazardım. Yine yazdığım bir gün bir arkadaşım sevecen bir şekilde yaklaştı ve gülümsedi. "Ne yazıyorsun?"
"Hiiiç..."dedim. Kimsenin bilmesini istemiyordum. Lisedeki arkadaşlarımın hiçbiri de yazıya ve yazmaya değer veren tipler değildi çünkü. Biran o içten gülümsemesine aldanmış olacağım ki defteri önümden kapmasına izin verdim. Bir iki satırı içinden okuduktan sonra kalan kısmını tüm sınıfın duyması için yüksek ve alaylı bir sesle (ilginç bir üslupla dalga geçercesine) okumuştu. Kısacası yazdığım o hikayeyle daha doğrusu okuduğu birkaç satırlarımla dalga geçmişti. Hem de küstahça! Ve ben çok üzülmüştüm. O zamana kadar yazdıklarımı kimseye okutmama kararımın ne kadar yerinde olduğunu düşünmüştüm. Bunda alay edecek ne vardı ve ben neden o anda o kadar üzülüp utandım inanın bilemiyorum. Her neyse konumuza dönecek olursak o gülümseme geldi aklıma ve birden kalbim titredi. Babam yazdıklarımla dalga geçecek kadar acımasız biri asla olamazdı. Ama yine de korkmuştum.
"İnanmıyorum Yıldız. Çok güzel yazmışsın. Bunu kızım olduğun için demiyorum bak gerçekten."dedi. Çok şaşırmıştım. Hayatımdaki en özel insandan bu desteği almak çok güzeldi. Mutlu olmuştum. Demek ki o kadar da kötü yazmıyordum. İçimi bir umut kaplamıştı. Yazdığım en uzun ve en ciddi işi ilk okuyan babamdı. Ve bana kalbimin sesini dinlememi, doğru bildiğim ve mutlu olacağım şeyi yapmamı o söylemişti. Bende öyle yaptım. Kimse okumasa da (okutturmasam da) yazmak beni çok mutlu ediyor. Kim bilir belki çok ileride kalbimdeki o cesareti toplayıp bir kitap haline getiririm.. Belki...
Ama şimdilik yazılarımı kendi kendime okumak bana inanılmaz iyi geliyor. Yazmak, yazmak ve yazmak.. Kahvemi yapıp, tatlı enstrümantal şarkılar eşliğinde yazmanın verdiği mutluluk ve huzur paha biçilemez bir duygu benim için... Son zamanlarımda çok büyük zevk alarak yaptığım ve en büyük hobim olan dikişle sevdiğim için minik tatlışlar hazırlıyor, harçlıklarımı çıkarıyorum. Sevgiyle yapıldıkları için gittiği yerlere mutluluk götürüyorlar inanın. Fotoğraf çekimleri yapıyorum. Bebek çekimleri, çift çekimleri ve hamile çekimleri.. Çok keyif verici. Evimle ilgileniyorum. Malum temizliği hiç bitmiyor. Canı sağ olasıca... Sevdiceğimle, ailemle ve eski dostlarımla vakit geçiriyorum. Bazen fotoğraf makinemi alıp Ankara turuna çıkıyorum. Kendimi mutlu ediyorum. Ama en çok yazıyorum. Kalbimle... Ruhumla... Hayallerimle...
Bugünlerde biraz fazla hassasım sanırım. En ufak bir şeyde motivasyonum düşüyor. Yazamıyorum. kilitlenip kalıyorum. Bu da beni ziyadesiyle üzüyor. Umarım bu süreci hızlı bir şekilde, üretkenliğimi ve umutlarımı yitirmeden atlatabilirim.
Buraya kadar okuduysanız şayet çok teşekkür ederim.
Biraz içim dolmuştu. Yazdım ve rahatladım.
Sabrınız için bir kez daha teşekkür ederim ♥
♥ Sevgiler ♥
Amaan canımın içine koyasım geldi yine seni. Bi şey söyleyeyim mi ben bu iç dökmeni bir romanmış gibi okudum heyecanla ilerliyordum ki bitiverdi.İnşallah yüreğindeki işlerinle çoook başarılı olursun, romanlar yazarsın ben de okurum.sevgiyle ...
YanıtlaSilİnsanın kendini tanıması ve kendine destek olması kadar güzel birşey olmasa gerek.Tebrik ederim.Hayallerin izin gerçekleşmesi dileklerimle.Sevgiler....
YanıtlaSilBetül
yazarlık hayallerinin gerçek olmasını temenni ederim sevimli kardeşim. ahmak insanların kendilerini ele veren tavırlarına da aldırma, inşallah güzel dostlar çıkar bundan sonra hep karşına. ben de kitap okumayı seven biri olarak romanını bir gün kitapçılarda görmek ve okumak isterim. biliyorsundur ama yine de hatırlatmak isterim, Nazan Bekiroğlu'nu. senin gibi naif ve edebiyatta usta bir hanımefendi. okumanı tavsiye ederim (tabii hala okumadıysan) selametle... Naciye
YanıtlaSilSizi yeni tanıdım ama çok içtensinki cok sevdim sevgiyle takip edicem hayallerinin gerçek olması dilegiyle��
YanıtlaSil