Ana içeriğe atla

Hamileliğimi öğrenmem ve 1. trimester dönemim ♡




Merhabalar..
Aslında bu yazıyı çok daha önceden yazmam gerekiyordu ama yazacaklarımı zihnimde toparlayıp blog başına geçebilme cesaretini anca bulabildim kendimde. 

Gelelim hamilelik hikayeme :)


Hamileliğin en önemli belirtisi güçlü bir şekilde hamile olduğunu hissetmekmiş.. İnternette bunu okuduğumda bana pek inandırıcı gelmemişti. Ama doğruymuş. Ben hamile olduğumu ilk ayımdan bu yana hissediyordum. Gereksiz duygusallığımdan ziyade içimdeki o güçlü his bana sürekli hamile olduğumu söylüyordu. Ama tabii bunu kimseye söylemedim. Bu süre zarfında en saçma şeylere bile ağlıyor ve ilginç bir şekilde kendimde tarif edemediğim bir şeylerin değiştiğini hissediyordum. Bana çok ama çok uzak gelen "anne"liğin nedense biranda içime işlendiğini, kalbimi saran sıcacık bir duygu haline geldiğine şahit oluyordum. Ama bunun üzerinde çok durmadım ve sanki bütün bunları hissetmiyormuş gibi yaşamaya devam ettim. Taa ki vücudum birtakım sinyaller verene kadar..
Aşırı açılan iştahım, sık idrara çıkmam, göğüslerde oluşan aşırı hassasiyet ve özellikle sabahları meydana gelen kasık ağrılarım bana vücudumda bir şeylerin değiştiğini net bir şekilde söylüyordu. İyiden iyiye hamile olduğumu hissetmeye başlamıştım. Ve bunu en yakın hissettiğim birkaç kişiye de söylemeden edemedim. Ama emin olabilmek için acele etmedim. Günümün geçmesini bekledim ve nihayetinde eşime bir test almasını rica ettim. Uyku tutmadı tabii.. Saat 9, 10'lara kadar uyuyan Yıldız sabahın 6sında açtı gözlerini. Bir minik heyecan sardı tüm bedenimi.. Sabah ilk idrarla testi uyguladım. 5 - 10 dakika kadar bekledim ve test çubuğunda oluşan çizgilere dikkatle baktım. İkinci çizgi koyu ve bariz bir şekilde göz kırpıyordu bana. Mutluluk ve şaşkınlık karışımı tuhaf bir duyguya kapıldım. Evet resmen hamileydim. Testin yanılma payının olup olamayacağı konusunda sorular ışık hızıyla geçiyordu zihnimden. Hemen test çubuğunun prospektüsüne baktım. Çizginin çıkmaması ya da silik çıkması durumunda yanılma payı olabiliyor ancak net şekilde beliren ikinci çizgide herhangi bir yanılma payı olmayacağı yazıyordu. O anın verdiği heyecanla eşime test çubuğunun fotoğrafını gönderdim ve "Baba oluyorsun." yazdım. Neden o şekilde haber verdim bilemiyorum sanırım çok heyecanlanmış ve şaşırmıştım. O yüzden eşimin öğrendiğindeki tepkisini göremedim ve hala da çok merak ediyorum. Ardından da hemen, benden bu haberi duymak için sabırsızlanan ve senelerdir bekleyen anneme haber verdim sabırsızlıkla.. Arkasından kız kardeşlerim gibi gördüğüm kuzenlerime..Herkeste bir mutluluk, bir heyecan. Sabahın köründe mutluluğuma ortak oluyorlardı. Hiç unutmuyorum. Tarihlerden 8 Ekimdi. Öğlen bu haberi duymak için sabırsızlanan canım dostuma haber verdim. O da mutluluğumu paylaşıp, bu güzel haberi kutlamamız gerektiğini söyledi. Gün içinde onunla buluştum. Ve minik ama benim için dünyalara bedel hediyesiyle beni benden etti. Yeğenine minik çoraplar almıştı. İlk hediyesi teyzesinden demişti kocaman gülümseyerek.. Onunla güzel haberi kutladıktan sonra annemlere doğru yola çıktım. Güzel haberi kucaklaşmalar ve gülücüklerle kutladık. Ama yine de emin olabilmek için kan testine ihtiyacım vardı. Birkaç gün sonra bir devlet hastanesinden randevu aldık ve eşimle yola çıktık. Randevu saati geldiğinde acemiliğim, tecrübesizliğim, şaşkınlığım, heyecanım ve sevincim birbirine karışmıştı. İçeri girdiğimizde "kuralları" gereği baba adayımızı dışarı çıkardılar. Şaşkınlık ve kızgınlık içinde bu saçma uygulamaya içimden saydırırken hayallerimdeki sahne tuzla buz olmuştu. Hayallerimde hep filmlerdeki gibi bebeğin varlığını birlikte öğreniyor, sevinçle birbirimize bakıyorduk. Ama hayat her zaman planladığın ve hayal ettiğin gibi olmuyor işte :d
Kan testi yaptırdıktan sonra tekrar gittik. Ve hamileliğimin kesinleştiğini söyledi ve beni ultrasona aldı doktor. Hamilelik kesesinin oluştuğunu ama bebeği göremediğini söyledi. Tabii içimi bir korku kapladı. Çok küçük olabileceğini ve bu yüzden göremediğini dolayısıyla 2 hafta sonra tekrar gelmemi söyledi. Belirsizliklerle ayrıldım oradan. Bundan sonraki dönemde hem mutluluk hem de birtakım endişelerle beraber tatlı bir heyecanla yaşadım. Sabah kalktığımda hafif mide bulantıları ve kasık ağrıları yaşıyordum. Kasık ağrılarının bebeğin anne rahmine yerleşmesi sonucu oluşan doğal bir olay olduğunu araştırmıştım. Sabah bulantılarınınsa hep o hafiflikte devam edeceğini sanıyordum. Beni bekleyen zor zamanları tahmin bile edemiyor hamilelik sürecimin tozpembe geçeceğini zannediyordum. O 2 hafta içinde bulantılarım iyice artmış kendimi daha yorgun, halsiz ve mutsuz hissediyordum. 2 hafta sonundaki randevuda başka bir doktor ilgilenmişti benimle. Biraz gergindim. Kesenin boş olması ya da bebeğin kalp atışlarının oluşmaması ihtimali beni az da olsa endişelendirmişti. Nihayet güzel haberi aldım doktordan. Ultrasonda nokta gibi bir şey gösterdi. "Bak!" dedi. "Şuradaki karaltı bebeğin.." Nerede neyi gösteriyordu anlayamadım ama çok mutlu olmuştum. Benden bir parça bir can parçası vardı içimde. 8 hafta 4 günlük olduğunu söyledi. İnanamadım. 2 hafta öncesinde gittiğimde 6 haftalık bir bebeği nasıl görememişti anlamamıştım ama bu beni çok da ilgilendirmiyordu o anda. Çok heyecanlı ve mutluydum. Bebeğin kalp atışlarını dinletti bana doktor hanım. Allah'ım hayatımda duyduğum en güzel ses. Hatırladıkça hala duygulanıyorum. Gözlerim yaşarıyor... 
Doktor birkaç tavsiye ve takviye verdikten sonra İkili Test için 3 hafta sonra gelmemi söyledi. 

7. haftada artan mide bulantılarım 9. haftamda dayanılmaz bir hale gelmişti. Bu süre zarfında ne mutfağa girebildim ne de doğru düzgün bir şey yiyebildim. Buzdolabının kapısını açmaya bile tahammül edemiyordum. Allah'tan annem vardı ve sizi hamileyken en iyi anneniz anlardı. Hemen anneme taşındım. Gün geçtikçe mide bulantılarım dayanılmaz bir hal almaya başlamıştı. Kokulara karşı olan hassasiyetimden bahsetmek bile istemiyorum. Öyle ki eşimin nefes kokusu bile beni rahatsız ediyordu. En sevdiğim şeyleri bile yiyemez hale gelmiştim. Ama içimdeki minik canlı için aç kalmamam gerektiğini çok iyi biliyor ve ne kadar mide bulantım olursa olsun inadına bir iki lokma da olsa yemeye çalışıyordum. Sağ olsun bu dönemi annemin desteği sayesinde atlattığıma inanıyorum. Her gün mutfağın kapısını kapayarak farklı şeyler denedi ve belki midem bulanmaz da bir parça yiyecek geçer boğazımdan diye çabaladı durdu. Bu zor süreçte meyvelere karşı aşırı bir düşkünlük başlamıştı bende. Daha hafif ve yemesi kolay geliyordu. Özellikle muz ve elma mideme çok iyi geliyordu. Ve karnımın da doymasını sağlıyordu. Hiç unutmuyorum bir gün annemler harika bir kızartma yapmışlar iştahla yiyorlardı. Bir kızartmaya baktım bir de annemlere... Öyle üzüldüm ki hayatta en sevdiğim yiyeceği bile içim almıyordu. Aşırı iştahsızlık ve mide bulantıları hayatımı kabusa çevirmişti. Eğer siz de bu durumdaysanız kendinizi bunu yaşayan tek kişi olarak görmekten vazgeçin! Çünkü ben öyle yapmıştım ve bu kendime eziyetten başka bir şey değildi. Bu hamileliğin son derece normal bir sürecidir ve her anne adayı yaşamasa da çoğu anne adayı bu süreci en zor şekilde yaşar. Zamanla azalıp geçeceğine inanın yeter.
Bu konuda dertli olan hamile arkadaşlarıma iyi gelecek, tavsiyelerimin de bulunduğu küçük yazıma "buradan" ulaşabilirsiniz. Eminim ki bu sebepten zor zamanlar yaşayanlara az da olsa faydalı ve yardımcı olacaktır.

Neyse, hamileliğimin bu denli zor geçeceğini hiç tahmin etmiyordum. Gözümde çok daha tozpembe ve farklı bir hamilelik süreci canlanmıştı. Sosyal hayatıma devam edemiyordum. Tıpkı bir yatalak hasta gibi yatağa düşmüştüm. Günün çok az zamanında ayağa kalkıp bir şeyler yapıyordum. Aşırı iştahsızlık, geçmek bilmeyen bulantılar ve halsizliğim yüzünden hiçbir şey yapamaz hale gelmiştim. Hayatına, hiçbir şey olmamış gibi, bulantısız devam eden hamileleri gördüğümde o kadar üzülüyordum ki... Sanki dünyadaki tek midesi bulanan hamile benmişim gibi geliyordu. Ve biran önce eski sağlığıma kavuşmak için can atıyor, dualar ediyordum. Bulantılar beraberinde kusmaları da getirdiğinde artık kabus gibi günlerin içindeydim. O kadar mutsuzdum ki... Hayattan tat alamıyor ve biran önce bu kabus günlerin bitmesi için her gün dua ediyordum. Kusmalarımın yoğunlaştığı o zor zamanlardan birinde artık annem ve eşim dayanamadılar ve hastaneye gitmem gerektiğini söylediler. Eşimle akşam acile gittik. Kontroller ve tahliller sonrasında bir kez daha ultrasonda bebeğimi gösterdi çok tatlı bir doktor. Çok endişeliydim. Mide bulantılarım ve kusmalardan dolayı yeterli beslenememiş bebeğimin de beslenememesinden aşırı derecede korkuyordum. Korkularımı ve endişelerimi doktorla paylaştım. "Merak etme annesi, bebeğin senden daha sağlıklı görünüyor."dediğinde tam anlamıyla dünyalar benim olmuştu. Ne ilginç şeydi yaşadığım. Minicik çekirdek kadar olan bebeğim iyi diye o an yaşadığım mide bulantılarını bile unutmuştum. Oysa günlerdir kendimi suçluyor, vicdan azabıyla yumuyordum gözlerimi.. Ya bebeğim iyi beslenemiyorsa diye kendimi yiyordum. Doktorun sözleri beni çok rahatlattı. Ve bir de mide bulantısı için ilaç verdi. İçime sinmeye sinmeye aldık eczaneden. Ve kullanmaya başladım. Sonuç mu? Hiçbir etkisini görmedim! Gerçekten hiçbir etki etmedi. Bir iki saat azalıyor sonrasında yine banyoya koşuyordum kusmak için. Bulantılar ve kusmalar devam ederken 11. haftamda 2'li Test için tekrar hastaneye gittim. Önce ultrasonla bebeğe baktı doktor... Ense kalınlığı vs. her şey normal gözüküyordu. Yani doktorumuz öyle söyledi. "Herhangi bir sıkıntı var mı? Gelişimi nasıl?" diye sorduğumda farklı bir doktordan yine aynı cevabı almıştım. "Bebeğin senden daha iyi annesi hiç endişelenme... Her şey normal görünüyor. Bir de kan alacağız senden 2'li test için."dedi. Tam 4 kilo birden vermiştim. "Hastaneye yatış vereyim mi ister misin?"dedi doktorumuz zayıf bünyeme bakarak. "Hayır."dedim kararlılıkla. Midem bulansa bile hastanede yatmak en son isteyeceğim şeydi. Büyük bir mutlulukla kan verdim ve sevinçle evime döndüm. 2'li test sonuçlarım 1 hafta sonra belli olacaktı. Ama içim rahattı. Ultrasonlarda hep bebeğimin çok iyi olduğu söyleniyordu. Derken 1 hafta sonrasında sonuçlarımı almaya anne ve babamla birlikte gittim hastaneye. Doktor ultrasona geçmemi söyledi. Sonra bilgisayarından kan sonucuma baktı ve ultrasona gerek duymadığını söyleyerek ciddi bir yüz ifadesiyle toparlanmamı istedi. Ters bir şeylerin olduğu yüzünden belli oluyordu. Dikkatle baktım suratına. Tok bir ses ve beton gibi anlamsız bir ifadeyle "Canım sonuçların sınırı geçmiş. Bebeğin sakat olabilir. Amniyosentez öneriyoruz. Seni riskli gebeliğe yönlendiriyorum hemen git."dedi ve elime sonuçların olduğu o kağıt parçasını tutuşturdu. Hayatımda yaşadığım en ama en berbat gündü sanırım. Dünyam tam anlamıyla başıma yıkıldı o an diyebilirim. Gözlerim yanıyordu. Gözyaşlarım onları serbest bırakmam için var gücüyle savaşıyorlardı. Boğazımda oluşan yumruyla benden bir şeyler söylememi bekleyen anne babama baktım acıyan gözlerimle. Sonra benden izin almadan hoyratça dökülüverdiler gözyaşlarım. O an onlara ne dedim inanın hatırlayamıyorum ama anne babamın yüz ifadelerini unutmam mümkün değil... Beni yönlendirdikleri odada beklediğim o 10 dakika. Hayatımın en uzun en karanlık en acı 10 yılı gibiydi. Kalbim acıyordu. Bir kadın uzunca bir şeyler anlattı ve amniyosentezden bahsetti. Amniyosentezi bilenler bilir ama bilmeyenler için minicik bir dipnot düşeyim.
 -- Amniyosentez, anne karnında ince ve uzun bir iğne yardımıyla bebeğin bulunduğu bölgeden amniyon sıvısının alınma işlemidir. Ve bu işlemde % 0.5  yani 200 de 1 olasılıkla bebeğin kaybedilme riski vardır. --

O kısacık anda karar vermem için gözüme baktı hissiz kadın. Tabii ki böyle bir riski göze alamazdım. Nihayetinde bebeğim sakat (ki bu kelimeyi kullanmaları beni çok rahatsız ediyor. Down sendromlu demek daha doğru..) bile olsa onu asla ama asla aldırmayı düşünmezdim. Allah kimseye böyle zor bir imtihan vermesin ama verecek olsa bile o bana her şekilde verilmiş bir hediyeydi ve ben bu riskli işlemi yapıp o hediyeye zarar verme olasığını yaratamazdım. Tabii ki kabul etmedim. Yaptırmayacağımı belirten bir kağıt imzalayıp oradan çıktım. Odadan çıktıktan sonra olanları anne babama anlattım. Annem verdiğim kararın çok doğru olduğunu ve her zaman yanımda olduklarını söyleyerek beni teselli etti. Tam o sırada eşim aradı. Merak etmişti sonuçları. Bende doktor gibi aynı acımasızlıkla bir çırpıda söyleyiverdim. Kısaca anlattım olanları. 10 yıldır beraber olduğum adamın, o an telefondaki en uzun sessiz kalışını dinledim. Hiçbir şey diyemedi. Sesi çıkmadı. Muhtemelen o da benim gibi "yıkılmıştı."
Eve geldiğimizde kendimi yatağa gömdüm ve uzun uzun ağladım. Hayatımın en zor zamanlarını yaşıyordum. Yaşadığım acının tarifi yoktu. Gözlerim yanıyor, kalbim onlarca parçalara ayrılmıştı. Mide bulantılarım ve kusmalarım iyice artmış, içimdeki mutsuzluk ve çaresizlik hissi beni soğuk, karanlık ve dipsiz bir kuyuda tek başınaymışım gibi hissettiriyordu. Üşüyordum ve gerçekten ilk kez kendimi bu kadar çaresiz hissediyordum. O iki gün içinde hastalandım. Bedenimden çok ruhum hastaydı. Bir gece bu yoğun üzüntüye daha fazla dayanamayan bedenimin sancısıyla uyandım. Zaten zar zor uyuyordum. Bölük pörçük uykuların arasından sızlayan kemiklerimin acısıyla uyandım. Midem aşırı derece bulanıyor ve her an kusacak gibi hissediyordum. O gece sabaha kadar titredim ve kustum. Sabah beni hastaneye kaldırdılar. Özel bir hastaneye götürmeyi tercih etmişlerdi bana rağmen. Çok tatlı bir doktor halsizlikten ve hastalıktan kurumuş bünyemi görünce dayanamamış olacak ki "Gel yavrucum."dedi şefkatle. Hemen ultrasona aldı. Bebeğin sağlığına bakmalıydı. Olanları anlattım. Değerleri gösterdim. Doktorum bana endişelenmemem gerektiğini, bu testlerin sadece istatistiksel bir veri olduğunu ve hiçbir teşhis içermediğini söyledi. Amniyosentez sonucu pozitif (yani down sendromlu) çıkan bebeklerin bile sadece çok ama çok nadir sayıda gerçekten down sendromlu olduğunu söyledi. Bebeğin gayet iyi göründüğünü söyledi. Ve "Kıza benziyor."dedi. İçim öyle rahatlamıştı ki... Bana bu testlerden bu şekilde detaylı bahsedilmemesinden ve sanki bebeğim gerçekten sakat doğacakmış gibi acımasızca hemen riskli bir işleme yönlendirmelerinden dolayı içimde biriken kızgınlığı atamıyordum. Doktorum kocaman bir serum verdi bana ve dinlenme odasına aldı. 17. haftamda 3'lü test için tekrar gelmemi söyledi.
O gün sonrasında kendimi daha iyi hissediyordum. Serum çok iyi gelmişti. Mide bulantılarımı azaltmıştı. Kusmalarım kesilmiş, kendimi daha iyi hissediyordum. Ve bu sürede içimde bir şüphe de olsa moral olarak çok daha iyiydim. Hamile olduğumu öğrendiğim ilk andan beri kızım olacakmış gibi hissediyordum ve doktor kıza benziyor demişti. Ultrasonda onun minik hareketlerini izlemiştim. Bu bana çok büyük bir güç ve moral vermişti. Daha rahat yemeye başlamıştım. Daha sonraki günlerde çevremde bu test sonuçları yüksek çıkıp gayet sağlıklı bebekler doğuran bir sürü kişiyle konuştum. Hatta biri amniyosentez yaptırmış ve sonucu %99.9 down sendromlu çıktığını söylemişti. Hamileliği boyunca kendini buna hazırlamış ve down sendromlu bir bebeğe nasıl bakarım diye derin çaplı araştırmalar yaptığını söylemişti. Sonuç olarak bebeğinin gayet sağlıklı 2 yaşında bir kız çocuğu olduğunu söylemiş ve bana bu tamamen istatistiksel değeri olan testler yüzünden en güzel zamanlarımı stresle geçirmemem gerektiğini tembihlemişti. Bir iki değil onlarca kişiden duyduğum bu aynı sözler beni oldukça rahatlatmıştı. 3'lü Test yaptırmaya gittiğim gün bebeğimin cinsiyetini öğrendim. Minik Kelebeğim'in Kız olduğunu söyledi doktorum. "Emin misiniz?" diye sorduğumda, "%99.9 kız... O %1 lik kısım da bilimin yanılma payı olsun."dedi. Bebeğimin çöp gibi bacaklarını gördüm. Kordonuyla oynadığını izledim. Kalp atışlarını dinledim. Allah'ım... O kadar mucizevi bir şeydi ki.. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Eşim heyecandan ve mutluluktan sürekli gülüp duruyordu. Bir kızı olacağını öğrenmişti. Ve biz onu her şekilde kabullenmiş çoook sevmiştik. O Allah tarafından bize gönderilen kutsal ve en güzel hediyeydi... Bebeğimin ense kalınlığının, burun kemiğinin her şeyin çok normal olduğunu söyledi. Bebeğin tam olarak nasıl olduğunu ancak ve ancak tam olarak doğumda görebiliriz dedi doktorum. 17. haftamda kusmalarım bitmiş mide bulantım azalmış iştahımsa yavaş yavaş açılmıştı. Bir hafta sonrasında sonuçlarımı almaya gittiğimizde kan testim yine riskli çıktı. Üstelik kan değerlerim çok ama çok düşmüştü. Bana takviye kan ilacı verdi ve yine (zorunda olduğu için) amniyosentez önerdi. Ve ben üzülerek yine kabul etmedim. Aynı kağıdı tekrar imzaladım. Biliyordum bu tamamen istatistiksel bir veriydi. Yani sadece bir ihtimal. 2'li Testte olduğu kadar olmasa da bunda da biraz üzüldüm ve ağladım. Tam ağlarken karnımda minicik bir tekme hissettim. Tam o anda... Allah içime inanılmaz bir dirayet verdi. Sanki üzülmemem için bana sinyal veriyordu minik meleğim. Kıpırdanışlarını hissettim. Ağlayamadım bile. Şaşkınlıkla bakakaldım birkaç dakika öylece. Evet evet resmen içimde hareket ediyordu. Gözyaşlarımı sildim ve Allah'a tam bir teslimiyet gösterdim. Ne gelecekse senden razıyım dedim. Ama lütfen bebeğim sağlıklı olsun dedim. Tevekkül ettim. O günden sonra mide bulantılarım ve kusmalarım tamamen bitti. Sadece sürekli düşen tansiyonum ve sürekli dönen başım beni biraz yoruyordu. Dışarıya çıkamıyordum korkumdan yolda bayılırım falan diye. Doktorum bebek büyüdüğünden ve daha fazla kan pompaladığından dolayı beni de halsiz bıraktığını, kan ilacı ve yeterli beslenmemle bu sorunu da atlatabileceğimi söyledi. O gün bir de anneanne tavsiyesiyle pekmeze başladım. Her gün bir çorba kaşığı mutlaka içiyorum. Etkisi inanılmaz ! Zımba gibi kalkıyorum yataktan. Arada sırada aklıma geliyordu o testler ve içimdeki şüphe beni yemeye başlayıp olumsuz şeyler düşünmeye başladığımda hemen hareket ediyor bir tekme sallıyordu pıtırcığım benim. O zaman kendisine yaşattığım stres ve üzüntüden dolayı özür diliyor onun mutlu olması için bende tüm gücümle mutlu olmaya çalışıyordum. 
Hala da öyle... Tevekkül ediyorum, dua ediyorum... Allah'a sığınıyorum. Şuan 21 hafta 3 günlüğüz. Biliyorum ki bu dünyada hiçbir şeyin garantisi yok. Her şey O'nun takdirinde. O ol der ve olur. Keşke o zamanda kendimi boş yere hırpalayıp o kadar üzülmeseydim. Boş yere strese girip bebeğimi de olumsuz etkiledim. Çok ama çok pişmanım. Bu yazıyı da yazıyor olmamın en büyük nedeni bu. Sakın ama sakın siz de benim düştüğüm hataya düşmeyin. Güzel düşünün, güzele inanın güzel olsun. Allah ne güzel vekildir... Ben bana verdiği hediyeyi her şekilde çok sevdim. Seveceğim de... Ve inanıyorum ki her şey çok güzel olacak Allah'ın izniyle..
Ben her zaman güzel düşünmekten ve güzele inanmaktan yanayım. Çok şükür hiçbir zaman da bu yüzden pişman olacak şeyler yaşamadım. Ne kadar tevekkül ettiysem o kadar mutlu oldum şu hayatta.
Bugünlerde bebeğimle çok mutluyuz. Sevdiğimiz şarkılar dinliyor, örgü örüyor, dikiş dikiyor, kitap okuyoruz. Bol bol Allah'ı zikredip, namaz kılıyoruz. Bu ruhumuza da bedenimize de çok iyi geliyor. Sabahları çok enerjik oluyoruz. Yiruma dinliyoruz akşamları ve o güzel ezgilere tekmelerimizle eşlik ediyoruz. 

İçimi tamamen döktüm sanırım. Herkes çok tozpembe ve sorunsuz bir hamilelik yaşadığımı zannediyor olabilir. Ama hayatımda hiçbir şey bana gümüş tepsiyle sunulmadı. Huzur ve mutluluğa kavuşabilmem için hep zorlu imtihanlarla baş etmek zorunda ve tevekkül etmek zorunda kaldım. Sabrettim. Tevekkül ettim. Dua ettim. Güzel düşündüm.. Biliyorum bunlarda benim imtihanımdı... İmtihanlar hiç bitmeyecek... Önemli olan bu imtihanlar karşısındaki duruşunuz, sabrınız, şükrünüz ve tevekkülünüz... Allah'ın öyle hassas bir terazisi var ki... Sizin şer zannettiğiniz olaylar aslında güzelliklere açılan birer ışıklı kapı. Yeter ki inancımızı tam, yüreğimizi temiz tutalım.

Ne uzun bir yazı oldu...  Sıkılmadan okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Sabrınız içinse söyleyecek söz bulamıyorum...

Allah bu güzel ama aynı zamanda en zor şey olan "annelik" duygusunu isteyen herkese en güzel, en hayırlı, en sağlıklı şekilde nasip etsin inşallah..

Mutlulukla kalın ♥



Yorumlar

  1. Amiiin inş.ne güzel yazmışsın.rabbim bana da nasip eder inşallah bu güzel duyguyu.sağlıkla kal...

    YanıtlaSil
  2. rabbim hayırlı şekilde emanetini kucağına almanı nasip etsin. seni ona onuda sana hayırlı kılsın inşallah

    YanıtlaSil
  3. Bende bugün bi bebeğim olduğunu öğrendim,6 haftalıkmış :)yazını ağlayarak okudum. İnşallah sağlıklı bir şekilde kucağına alırsın, vatana millete hayırlı bir evlat olur :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dekupaj Nasıl Yapılır? Püf noktaları nelerdir?

Merhabalar :) Her ne kadar çalışmaları yeni yayınlıyor olsam da oldukça uzun bir zamandır dekupajla ilgileniyor ve çalışıyorum...  Acemi ve meraklı arkadaşları bilgilendirmek amaçlı dekupajın nasıl yapıldığını anlatan  bir yazı yazmak istedim. Çünkü yakınlarım dekupajın nasıl yapıldığını merak ediyor ve sık sık soruyorlar..  Umarım soru işaretlerine bir cevap bulabilirim ve umarım yardımcı olabilirim... Aşağıda dekupajın resimli olarak yapılışını anlatmaya çalıştım.. Ben bir salça kutusunu seçtim.. Siz bir kavanoz, kutu ahşap bir objeyi de seçebilirsiniz.. Kutuyu akrilik boyanın kirli beyaz rengi ile çok da yoğun olmayacak şekilde tek kat boyadım. Daha sonra bir gün beklemek üzere kurumaya aldım (Dekupajın yapabilmek için mutlaka ama mutlaka boya katları için bir gün beklemelisiniz.). Ertesi gün ikinci katını boyadım ve tekrar bir gün daha kurumaya bıraktım . İkinci katı boyadıktan sonra bir gün daha bekletmek şart değil.. Ama beklettiğinizde dekupajdan çok

Evde kokulu kavanoz mum yapımı ♥

Mumları çok seviyorum. Özellikle kavanoz mumları çok daha seviyorum. Hem şık hem de kullanışlı. Ama gelin görün ki kavanoz mumların fiyatları gereksiz pahalı. Açıkçası minicik bir kavanoz muma 30 lira gibi bir meblağ vermek bana çok gereksiz geliyor. Uzun süredir aklımdaydı. Fikri Pinterestte görüp yapılacaklar arasına not etmiştim. Ama Masal kuştan bir türlü fırsat bulup da yapamamıştım. Hatta fotoğraftaki kavanozu da tam olarak bu sebepten almıştım.  Gel gelelim nasıl yapıldığına... Malzemeler: Kullanmadığınız, gözden çıkardığınız mumlar ya da artan mum parçaları Kavanoz ya da mumu koyacağınız herhangi bir kap Benmari usulü eritmek için mini boy bir tencere  Kap küçükse kürdan, büyükse çöp şiş  Koku vermek için herhangi bir esans  (Benim elimde lavanta esansı olduğu için onu kullandım.) Renk vermek için pastel poya  (Ben renkli mum kullandığım için pastel boyaya gerek kalmadı ama siz beyaz mum eritip renk verecekseniz şayet istediğiniz renk pastel boyası ku

Evde Bol Köpüklü Latte Yapımı ♥

Merhabalar.. Beni yakından tanıyanlar iyi bilirler.. Kahveye aşık biriyimdir. Kahve aşkı bende yıllardır bitip tükenmeyen bir tutku haline geldi. Dışarıda kahve içmeyi de çok seviyorum. Çünkü kahve makineleri ve bazı Coffeeshop'lar bu işi gerçekten çok iyi yapıyor. Ama evde de yapabileceğim bir kahve alternatifi olan Latte hem pratik hem de gayet basit ve lezzetli.. Son birkaç aydır bunu sıklıkla yapar oldum. İnstagramda da soran arkadaşlarım olmuştu. Bende bunu bir post haline getirmek istedim.  Malzemeler : ♥ Süt ♥ Filtre kahve (Jacobs'u çok seviyorum ben) ya da hafif olsun istiyorsanız hazır paketteki kahveler de olabilir. (3ü1arada ya da cafe crown latte gibi) ♥ Sıcak su ♥ Şeker (Kullanıyorsanız) ♥ Cezve ♥ Derin bir kap ♥ Blender - çırpıcı ♥ İsteğe göre kahve üzerine dökmek için tarçın, çikolata sos ya da krem şanti Evet Malzemelerimiz tamamsa yapılışına geçebiliriz :) Yapılışı : Bardağa göre değişiyor ama 1 fincan ya da